Anıtkabir'in kitabelerinin yazımında görev alan Etem Çalışkan'dan üzücü haber geldi.
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Öğretim Üyesi merhum Prof. Dr. Emin Barın ile 1953 yılının yaz aylarında Anıtkabir'in kitabelerini yazan 97 yaşındaki ressam-hattat Etem Çalışkan'ın, kalça kemiği kırığı ile yatağa bağımlı hale gelmesinin ardından, entübe edilerek yoğun bakımda tedavi gördüğü bildirildi.
Cumhurbaşkanlığı Sanat Onur Ödülü ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fahri Doktora unvanına sahip olan Etem Çalışkan'ın sağlık durumuyla ilgili gelişmeyi, Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu Başkanı Dr. Haluk Uygur duyurdu.
Etem Çalışkan'ın, bugüne kadar sergilenmeyen son eserlerinin Altınoran Düşünce ve Sanat Platformu etkinliğinde geçen yıl Mayıs ayında Adana'da sanatseverlerle buluştuğunu ve Çalışkan'ın da bu etkinliğe katıldığını anımsatan Dr. Uygur, "Anıtkabirin hatlarını hocası Prof. Emin Barın ile birlikte yazan, Yüce Atatürk'ün imzasını kaligrafik bir ikon haline dönüştüren, Matise gibi rengarenk ve Miro gibi neşeli, ülkemizin en yaşlı ressamı Etem Çalışkan, üzgünüm ki entübe olmuş biçimde yoğun bakımda tedavi görüyor. İstanbul'da ziyaret ettiğimde yaşamsal değerlerinin çökmüş olmasına rağmen zihinsel aktivitesinin bir dehaya yakışacak şekilde açık olduğuna şahit oldum. 97 yaşındaki Etem Çalışkan'ın kulağı hiç duymuyor, gözü hiç görmüyor. Maalesef kalça kırığı nedeniyle yatağa bağımlı. Ama zihni hala parlak. Kendisine acil şifalar diliyorum" dedi.
Anıtkabir anılarını 2012 yılında anlatmıştı
Etem Çalışkan, Adana Büyükşehir Belediyesi'nin 2012 yılındaki Altın Koza etkinlikleri kapsamında düzenlenen ''13 Kare Sanat Festivali'' için davet edildiği Adana'da, okullarda öğrencilerle söyleşi yapmıştı.
Öğrencilere, sanatı, anıları ve hayata bakış açısı üzerinde sunumlar yapan ve Anıtkabir ile ilgili hayatının en önemli dönemini anlatan Çalışkan, kendi el yazısıyla Atatürk portrelerinin üzerine, Atatürk'ün sözlerini yazıp imzasını da atarak eğitim kurumlarına hediye etmişti.
Etem Çalışkan, unutamadığı 1953 yılının yaz ayları ile ilgili şunları kaydetmişti:
"İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki öğrenciliğimin ikinci yılıydı. Akademinin afiş atölyesinde öğrenciyken, 1987 yılında vefat eden Prof. Dr. Emin Barın'dan yazı dersi aldım. Yaşamım boyunca büyük onur duyacağım bir çalışmayı, yine o yıl hattat Emin Barın ile yaptım. Emin Barın, yazı üzerine Almanya'da öğrenim görmüş ve dolayısıyla yazının hem kitabelerde, hem de kağıt üzerinde ne olduğunu uygulamasıyla biliyordu. Anıtkabir inşaatının yapımı da o yıl bitecekti. Daha önce uluslararası yarışmalar açılmış, ihaleler yapılmıştı. Anıtkabir'in yazı işi, verdiği projeyle Emin Barın'da kalmıştı. Böylece Anıtkabir'in yazısını Emin Barın üstlenmiş oldu. Emin Barın hocam, bana o yaz birlikte çalışacaklarını söyledi.
Emin Barın hocama ne yapacağımızı sorduğumda, bana Anıtkabir'in kitabelerini yazacağımızı söyledi. Önce anlamadım, hocamın söylediğindeki sorumluluğu ve yüksek onuru birden kavrayamadım. Ama bildim ki, hocam bana iyi bir görev verdi. Daha sonra yazılacak projeleri gördüm. Anıtkabir'deki kulelerin ayrı ayrı isimleri var. Bu kulelerin içine yazılacak yazılar, Ankara'da yetkililer tarafından oluşturulan heyet tarafından belirlenmiş. Bu yazılar hocama gönderildi. Oturup kartondan yazı kalıpları hazırladık günlerce. Ben ölçülerine göre bu yazıları kağıt üzerine metrelerce yan yana yapıştırarak yazdım. Onları hocam kontrol eder, daha sonra Anıtkabir'e götürür, oradaki taş işçilerine teslim ederdim.
Daha önce götürdüğüm ve taş işçilerinin yaptığı işleri de kontrol ederdim. Çok onurlu ve sorumluluk taşıyan bir işle karşı karşıya idim. Anıtkabir'in şeref holünde sağlı sollu duvardaki kabartmaları yapanlar, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki bölümlerin hocalarıydı. Onları görünce heyecanlanırdım. Anıtkabir'e gittiğimde sık sık zamanın Bayındırlık Bakanı Kemal Zeytinoğlu'nu görürdüm. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes'i, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı da gördüm. Çünkü herkes çalışmaların bitirilmesini takip ediyordu.
10 Kasım 1953
10 Kasım 1953'te Atatürk'ün naaşı Etnografya Müzesi'nden alınarak Anıtkabir'de defnedildi. Defin işlemi sırasında Emin Barın ile Anıtkabir'de bulundum. Emin Barın hocam bana 'bir daha hiç göremezsin gel beraber' dedi. Aşağıya indik. Atatürk'ün beyaz mermerlerden çevrili mezarını gördüm. Anadolu'nun her yerinden getirilen topraklar buraya serpilmiş. Hocamın elinde de kendi deri üzerine yazdığı ve gümüş muhafaza içindeki Atatürk'ün ölüm tutanağı vardı. Bu tutanak oraya yerleştirildi. Gümüş muhafaza içinde Atatürk'ün kabrine gömülen ölüm tutanağını ben gördüm biliyorum, Emin Barın hocam gördü biliyor, ama belgesi yok. Şimdi toprağın altında. En büyük üzüntüm, bu tutanağın fotoğrafını çekmemek veya çektirmememiz oldu. Emin Barın hocam da daha sonra bunun için üzüntü duydu. Barın, bunun için 'Ah ah' diye dövündü.''
"Kitabelerdeki yazılar mimari yapıyla uygun"
Çalışkan, kitabelerdeki yazı karakterlerinin Anıtkabir'in mimari yapısıyla uygun olduğunu da belirterek şöyle devam etmişti:
"Camilerdeki yazılar da mimari ile birleşmiştir. Onlar da uyumludur. Rastgele yazılar, kitabeler konmaz. Ama şimdi Anıtkabir'deki bu kitabeler incelenmiyor. Anıtkabir'e gidenler bakıp okumuyor. Ölüm tutanağının fotoğrafını çektirmememizin dışında, Anıtkabir'deki kitabelerin ziyaretçilerce incelenip okunmaması ve Anıtkabir'in yapımına emeği geçenlerin hatırlanmaması da beni çok üzüyor. Anıtkabir'e hizmet edenlerin içinde hayatta olan az kişilerden biri olarak konuşuyorum. Anıtkabir'i yapanları kimse aramıyor, sormuyor, neden Mimarların, heykeltıraşların ve emeği geçenlerin hepsinin ayrı ayrı tanıtımının yapılması lazım. Bugün bunu bir eksiklik olarak görüyorum.''