27. defa düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı için bu yıl 2-3-4 Kasım 2024 tarihlerinde, Kadın Dayanışma Vakfı’nın ev sahipliğiyle Ankara’da bir araya geldik. “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Yerel Yönetimlerin Yerini Tekrar Düşünmek” başlığıyla gerçekleştirdiğimiz kurultaya 29’u kurultay bileşeni olmak üzere 56 kadın örgütü, 4 LGBTİ+ örgüt, 8 baro, 75 kamu kurumu ve belediyelerden olmak üzere toplam 168 kurumdan 341 kadın katıldı.
Kadın örgütleri olarak, 31 Mart yerel seçimleri sürecinde ve seçim sonrasında, yerel yönetimlerden cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair taleplerimizi dile getirdik. Yerel yönetimlerin kadına yönelik şiddetle mücadelede sorumluluğunu bir kez daha ele almayı planladığımız kurultayın öncesi ve esnasında ise Esenyurt, Batman, Mardin ve Halfeti belediyelerine kayyum atandı. Yerel yönetimlerin kadınlardan yana poltika ve hizmet üretebilmesinin ön koşulu temel demokratik haklarımıza koşulsuz erişebilmemizdir. Kayyumun olduğu, halkın iradesinin olmadığı yerde eşitlik ve özgürlükten konuşma koşullarımızı dahi kaybediyoruz. Geçmiş yıllarda atanan kayyumların ilk icraatlerinin kadın danışma merkezleri ve sığınakları kapatmak ya da işlevsizleştirmek, kadın dairelerine erkekleri atamak olduğunu gördük. Kurultay bileşenleri olarak eşitlik mücadelemiz ve kazanımlarımızın karşısındaki kayyumlara karşı olduğumuzu, halkın iradesinden yana olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.
Yerel yönetimler, eşit, özgür ve güvenli kent yaratma sorumluluğunu taşırlar. Bunu gerçekleştirebilmek için tüm kadınların özgül ihtiyaçlarını gözeterek uygun hizmetleri geliştirmeleri gerekir. Kadınların kamu hizmetlerinden faydalanmalarını sağlayabilmek ve bunun önündeki engelleri tespit ederek gidermek her belediyenin temel sorumluluğudur. Bunları gerçekleştirmenin nasıl mümkün olacağı üzerine düşünmek yerine yerel yönetimlerin çeşitli gerekçelerle hizmet sağlamadığını, sınırlı hizmet sağladığını ya da sunduğu hizmetin niteliğini sınırlandırdığını görüyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele edebilmek ancak siyasi irade göstermekle mümkün. Yerel yönetimlerin bu iradeye sahip olmaları halinde, kadınlar için eşit, özgür ve güvenli bir kent yaratmak “nasıl mümkün” sorusunu kendilerine sorup kadın örgütleri ile birlikte yanıtını bulacakları ve bu doğrultuda demokratik bir yönetim anlayışıyla kadınların dahil olduğu süreçleri işleterek tüm imkanlarını kullanacaklarını biliyoruz. Tasarruf tedbirleri, çeşitli kanun ve yönetmeliklerin kadınlara sunulan hizmetleri sınırlamaya gerekçe olarak sunulması kabul edilemez. Yerel yönetimlerin herhangi bir gerekçeyle bu hizmetleri vermekten imtina etmesi, cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet ile mücadele sorumluluğunu üstlenmediğinin açık ifadesidir.
Türkiye’de körüklenen cinsiyet eşitliği karşıtlığının yanı sıra, LGBTİ+’lara ve mültecilere karşı yürütülen sistematik nefret kampanyalarının, belediyelerin herkese hizmet sunma ilkesine riayet etmemeleriyle de sonuçlandığını görüyoruz. Hizmet sunmayı sürdüren belediyeler ise bunu duyurmaktan imtina ederek neredeyse gizli-saklı hizmet sunuyorlar. Türkiye’nin içinden geçtiği anti-demokratik, baskıcı ve muhafazakar politik ortamın, yerel yönetimleri “temkinli” davranmak adına geri uygulamaları sahiplenmeye götürmesini kabul edilemez buluyoruz. Yerel yönetimlerin eşitlik politikalarını hayata geçirmeye “cüret” edebildiği, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bütüncül ele alarak esas politikası haline getirdiği ve tüm bunları kadınların katılımıyla, kadın örgütleri ile işbirliği içinde yapabildiği bir düzen mümkün. Bunu yerel yönetimlere hatırlatmayı ve çalışmalarını takip etmeyi ise görevimiz biliyoruz.
Bizler, 27. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar, kadın ve LGBTİ örgütlenmeleri olarak yaşam alanlarımızı tehdit eden erkek şiddeti ile mücadele edilebilmesi için aşağıdaki taleplerimizi bir kez daha tekrarlıyoruz:
3. Yerelyönetimlerdekayyumuygulamasınasonverilmelivekayyumumümkünkılan KHK düzenlemesi iptal edilerek bu anti-demokratik uygulamaya son verilmeli.
şiddet konusunda uzman bir sosyal çalışmacıyla görüşebilmeli ve süreç sosyal
çalışmacının takibinde yürütülmeli.
aynı standartlarda koordinasyon sağlamalı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kendi birimleri ile ilgili çalışanları İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı dahil olmak üzere kadınların şiddetten uzak bir hayat kurması için başvurduğu kamu kurumlarıyla hızlı ve etkili bir şekilde koordine olmalı.
21.Kadınlara ve LGBTİ+’lara destek veren tüm kurum ve mekanizmalarda (sığınak, dayanışma merkezleri, 7/24 telefon hatları, sosyal hizmet merkezleri, barolar, kolluk vb. birimlerde) çok dilli destek verilmeli. Verilen tercümanlık desteğinin anadili olan kişilerce verilmesi sağlanmalı.
bulundurarak kadınlar ve çocukların ihtiyaçlarına yönelik hizmetler planlanmalı.
ve sosyal hizmet merkezleri kadınların bu desteklere ulaşabilmesini kolaylaştırmalı.
“babalarıyla kişisel ilişki tahsisi” kararları kadınların ve çocukların can güvenliğini riske atmakta, şiddetten uzak bir yaşam kurmanın önünde engel oluşturmaktadır. Kişisel ilişki tahsisine dair kararlar soyut ve ezbere gerekçelerle değil, kadınların risk durumları, çocuğun üstün yararı ilkesi, ikincil travma durumları göz önünde bulundurularak, 6284 sayılı Kanun ve Çocuk Koruma Kanunu, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Lanzarote Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW’ın ilgili maddeleri dikkate alınarak verilmesi gereklidir.
29. Adli yardım başvurusundaki bürokratik zorluklar ortadan kaldırılmalı. Şiddete maruz kalmış ve adli yardıma başvuran kadınlar için yoksulluk şartı aranmadan ve belge istenmeden, en hızlı şekilde ücretsiz olarak avukat atanması yapılmalı. Adli yardım bütçeleri bakanlık tarafından arttırılmalı.
31.Şiddet davalarında arabuluculuk sistemi olamayacağı ve boşanma davalarında arabuluculuğun yasak olduğu bilgisi yaygınlaştırılmalı.
32. Anlaşmalı boşanmalarda kadınların tüm haklarından karşılıksız olarak feragat ettiği durumlarda varsa kadına yönelik şiddet durumunun göz önüne alınması ve kadının baskı altında olup olmadığının hakim tarafından re’sen incelenmesi ile karara gidilmeli.
33.Tedbir nafakası kararları düşük tutarlarda ve gecikmeli bir şekilde verilmemeli. Nafakanın tahsil edilmesi ile ilgili etkili çözümler üretilmeli.
34. Mülteci, göçmen, kimliksiz kadınların belediye ve kamu kurumlarından yaşadıkları şiddetle ilgili destek almalarının önüne yönetmeliklerle belirlenen engeller konulmamalı. Kadınlar ve LGBTİ+’lar yasal statülerine, psikolojik ya da psikiyatrik durumlarına, HIV gibi ayrımcılığa sebep olan sağlık durumlarına göre sınıflandırılarak desteklere erişimleri engellenmemeli.
35.Hastanelerde ve özellikle acil servislerde 7/24 çalışan sosyal hizmet uzmanları bulunmalı. Şiddet şüphesi söz konusu olduğunda, sosyal hizmet uzmanları konsültasyona bağlı olmaksızın kadınlarla ve LGBTİ+’larla doğrudan görüşebilmeli.
36. Cinsel şiddete maruz kaldıktan sonra ihtiyaç duyulan sağlık desteklerinde cinsel yolla aktarılan enfeksiyonlara ve olası gebelikle ilgili muayene ve bilgilendirme yapılmalı. Gebeliği önleme ve sonlandırma ile ilgili araçlar ve seçenekler sunulmalı. Cinsel şiddet sonrası ruhsal destekler yalnızca psikoterapi ile sınırlı kalmamalı. Cinsel şiddet sonrası ruhsal destekler, şiddetin dinamiklerine hakim ve feminist perspektifle çalışan kadınlar tarafından sağlanmalı.
Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Bileşenleri*
30. Kadına yönelik şiddet durumlarında kadınlara destek veren, adli yardımdan dava alan avukatlara özel meslek içi eğitim verilmeli, süpervizyon almaları sağlanmalı.
15. Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)
16. Katre Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği
17. Koza Kadın Derneği
18. Lotus Kadın Dayanışma ve Yaşam Derneği
19. Mersin Bağımsız Kadın Derneği (BKD)
20. Mimoza Kadın Derneği
21. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
22. Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği
23. Muğla Emek Benim Kadın Derneği
24. Rosa Kadın Derneği
25. Star Kadın Derneği
26. Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği (UGKDD) 27. Urla Kadın Dayanışma Derneği (URKAD)
28. Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP) 29. Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği
* Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı bileşeni olan Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ve Van Kadın Derneği’nin faaliyetine 22 Kasım 2016 tarihli Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK/677) son verildiğinden listede yer alamamaktadır.