Altını çizdiğim cümleler aşağıdadır. (Elimdeki nüsha, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Klasikler Dizisi’nden Mazlum Beyhan çevirisi ve 16. Baskıdır.) Şimdi birer düşünce ürünü olan abide niteliğindeki cümleleri görelim:
Hem her şey insanın kendi elinde, hem de insan yalnızca korkaklığı yüzünden ne fırsatlar kaçırıyor… (sh. 2)
Ayrıntılar çok önemli! Ayrıntılar mahveder her zaman her şeyi… (sh. 4)
Bazen hayatta öyle karşılaşmalar olur ki, hem de hiç tanımadığımız insanlarla, bir tek sözcük bile konuşmadan, birdenbire, tek bir bakışla ilgilenmeye başlayıveririz. (sh. 11)
Yoksullukta yaradılıştan gelen soylu duygularınızı koruyabilirsiniz, sefillikte ise asla! (sh. 13)
Ben her şeye hor görerek değil, hoş görerek bakmayı öğrendim artık. (sh. 16)
İnsanoğlu denen aşağılık yaratığın alışamayacağı hiçbir şey yok galiba!... (sh. 32)
Suyunu içeceğin kuyuya tükürme. (sh. 35)
Bir insanı tam tanıyabilmek için hiç acele etmemek ve son derece dikkatli, temkinli yaklaşmak gerek. (sh. 50)
Yalan her zaman bağışlanabilir; tatlı bir şeydir çünkü yalan, insanı önünde sonunda gerçeğe götürür. (sh. 165)
Eğer bir insan herhangi bir işe yararı dokunabileceğini hissediyorsa susmamalıdır… (sh. 166)
Birkaç tavşanın ardından koşan hiç birini yakalayamaz. (sh. 182)
Ve rastlantılarla neler neler olmuyor bu dünyada! (sh. 184)
Sen nereden bileceksin? Daha kendini bilmiyorsun ki!.. (sh. 207)
Yalın, insanların bütün öteki yaratıklara karşı biricik üstünlüğüdür! (sh. 248)
Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir. Birincisinde sen bir insansın, ikincisinde ise bir papağan! (sh. 249)
Hepimiz biraz deliyiz. (sh. 280)
Kilitleyecek hiçbir şeyi olmayan insanlar mutludurlar. (sh. 301)
Toplum içinde birazcık sivrilen, yani topluma söyleyecek birazcık yeni şeyleri bulunanlar, doğaları gereği, tabi kimi az, kimi çok, birer suçlu olmak zorundadırlar. (sh. 323)
Bence, gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar. (sh. 330)
İnsan ne kadar kurnazsa, basit şeylerden tuzağa düşürüleceğinden o kadar az kuşku duyar. (sh. 336)
Bir milimlik bir şeyi gözden kaçırırsın, Mısır piramitleri büyüklüğünde bir delil olarak karşına çıkar. (sh. 341)
Kesilmesi gereken her şeyi kesip atacaksın. Sonsuza dek. (sh. 412)
Delil denilen şey, çoğunlukla çift ağızlı usturaya benzer. (sh. 423)
Bulacağın deliller, iki kere iki dört eder gibi kesin olmalı! Apaçık ve tartışılmaz şeyler olmalı! (sh. 423)
İnsanın doğası, insanın aynasıdır. (sh. 428)
İnsanlığa yararlı olan her şey soyludur! Benim anladığım bir tek kavram var: Yararlı! (sh. 463)
İktidar, ancak eğilip onu almak cesaretini gösterenlere verilir. (sh. 522)
Delilerin bünyelerinde ciddi herhangi bir bozukluk yoktur; delilik, deyim yerindeyse eğer, mantık bozukluğu, yargılama bozukluğu, eşyaya doğru bakamamadır. (sh. 529, 530)
Bir İngiliz atasözü, “Yüz tavşandan bir at oluşturulamayacağı gibi, yüz kuşkudan da hiçbir zaman bir delil oluşturulamaz” diyor, ama bu aklın, sağduyunun sesidir, siz gelin de insanın tutkularına anlatın bunu, çünkü önünde sonunda sorgu yargıcı da bir insandır. (sh. 563, 564)
İnsan boğulmamak için nasıl bir saman çöpüne bile sarılabiliyor! )sh. 579)
Övgü ne kadar kaba olursa olsun, yine de en azından yarısı, övülene gerçek gibi gelir ve bu toplumun her katmanında böyledir. (sh. 595)