İki kişi anlaşıp evlendikten sonra , her ne oluyorsa boşanma gerçekleşebiliyor. Hiç kimse artık istemediği bir evliliğe zorlanmamalıdır. Karşılıklı iyi niyet çerçevesinde boşanırlar. Sorun boşandıktan sonra ortaya çıkıyor. Hiç kimse sevip evlendiği kişinin fakru zarurete düşmesini elbette istemez. Ancak yaşamın gerçekleri de vardır. Bir şekilde yaşam devam edecektir. Geçinmesine yetecek para kazanamayacak kişinin de yardıma ihtiyacı olduğu aşikardır.
Bu arada boşanma aşamasında ya da boşandıktan sonra ; eşler asla birbirlerini diğer eşe karşı; özellikle çocuklarının önünde kötülememelidirler. Anlaşamadık, boşandık demeleri yeterlidir.
Günümüzde verilen nafakalar kişinin geçinmesine yetecek düzeydemidir? Kişinin başkasına bağımlı olmadan geçinmesini sağlayacak bir sistem kurulabilir mi ? Nafaka ödeyenlerden yüzde kaçı ödemektedir ? Yüzde kaçı ödememek için farklı işler yapmaktadır ?
Nafaka, kişinin başkasına bağımlı olmaması için kaldırılarak, maddi sıkıntısı olan kişi devlet güvencesine alınmalıdır. Boşanan ve maddi sıkıntıya düşecek kişi, şahsın insafına bırakılmamalıdır. Boşanacak ve sonra da maddi sıkıntıya düşecek olana, devlet iş vermelidir.Hiç bir işten anlamayana, Halk Eğitim Merkezlerinde eğitim verilip; uygun işe yerleştirilmelidir. Gerekirse bu mahkeme kararı ile olmalıdır.
Tarih boyunca kadınların , erkeklerden; fiziksel, duygusal olarak daha zayıf oldukları düşünülmüştür. Bu sebeplerden tek başlarına yaşamlarını devam ettiremeyecekleri düşünülmüştür.
Boşanma nedenlerine değinecek olursak; evin geçimini sağlayamama, aldatma, dayak, kötü muamele, içki, kumar, sorumsuz ve ilgisiz davranma vsvs
Günümüzde insan hakları, kadın erkek eşitliği gibi ilkeler Hukuk sistemimizde yer almaktadır.
Gerdeğe girmeden boşandım, 10 yıldır nafaka ödüyorum diyeni de duydum, gerçekten muhtaç olduğu halde nafaka alamayanı da duydum.
Nafaka ödeyenlerle 2. eşlerinde; süresiz nafaka ödenene karşı kin, nefret duyguları gelişebiliyor.
Nafaka ödeyen bazı erkekler; kadınların erkekleri sosyal güvenlik kurumu gibi gördüklerini düşünüyorlar.
Bağlanan nafaka miktarlarına baktığımızda, çoğu asgari ücretin yaklaşık 1/10 u civarındadır. Nafakanın süresiz olmasını, nafaka ödeyenler içlerine sindiremediklerini söylüyorlar.
Nafaka alan ve çalışamayacak yaşa gelmiş kadınlar ise; erkeklerin kadınları köle gibi kullandıklarından bahisle, nafakayı hak olarak görmektedirler.
Boşanırken mal kaçırma ya da sırf mal paylaşımına gitmemek için yaralama-öldürme gibi eylemlere başvurulduğu yolunda konuşmalar duymaktayım. Adalet bakanlığına ; mal paylaşımına gitmemek için suç işleyenlerin istatistiklerini cimerden sordum. Cevap alamadım.
Sonuç ve kanaatim: Çalışamayacak yaşta olana , geçinebileceği miktarın sosyal devlet ilkesi gereği yeşil kart vb şekillerde Aile mahkemelerince maaş bağlanılmasına karar verilebilmesine ve ayrıca çalışabilecek olanlara kamu kurum ya da kuruluşlarında iş verilmesi , maaş ödenmesi, sgk priminin yatması şeklindeki yasal düzenlemenin en uygun çözüm olduğunu düşünüyorum.