Abdulkadir KAÇAR


“Yaşamak Çalışmak; Çalışmak Yaşamaktır”

İki insandan iki hayat dersi;


1-Allah kimseyi sevmediği işte çalışmak zorunda bırakmasın…

2-Yarın ne yapacağım diye Allah kimseyi işsiz bırakmasın,

Bunlara en büyük cevap büyük Atatürk’ten; “YAŞAMAK ÇALIŞMAKTIR” …

Çalışmadan yaşamak aileye, çevreye, hatta devlete bile parazit olup, asalakça onursuz biçimde yaşamaktır; 

Sadece bir kez geldiğimiz dünya sahnesinde mucize olarak sunulan şahane hayatı bilerek isteyerek yavaşça gün be gün katletmektir, her nefeste onu biraz daha öldürmektir, kendimizi yok ederek cinayet işlemenin diğer adıdır,

Akıllı bir insan şöyle der; “SEVDİĞİ İŞİ YAPAN İNSAN ÖMÜR BOYU HİÇ ÇALIŞMAMIŞ, HEP TATİL YAPMIŞ SAYILIR”

İlk sözü söyleyen çok yakından tanıdığım kişi lise mezunu şöyle dedi;

-Bu güne kadar dört, beş bazen altı farklı işe girdim, çalışmak istedim, ama bir türlü başaramadım, asla mutlu olmadım olamadım… 

Her sabah işe giderken birileri benim boğazımı sıkıyordu, her geçen gün bunalımlarım arttıkça artıyordu; hayattan zevk alamıyordum…

Moral bozukluğu içinde aralıksız şekilde arayışlarımı sürdürüyordum; ama ne yapacağımı asla bilemiyordum; her geçen gün çıkmazlarım daha da çok artıyordu…

Daha sonra düşündüm hem kendi hem de aile imkânlarımı kullanarak kendi işimi kurmaya karar verdim, kendi patronum, amirim, kendi işçim, hizmetçim,  temizlikçim oldum; inanın bana şu anda dünyanın en mutlu insanıyım… 

Artık çok sevdiğim işimi yapıyorum… 

Hayattan zevk alıyorum, yarınlarıma umutla bakıyorum, başkasına ait bir işte beş saat çalışırken, kendi işimde yirmi dört saat çalışıyorum, 

Hiç yorulmuyorum, yorulduğumu aklımın ucundan bile geçirmiyorum, böyle bir sözcük benim hayatımda olmadı olmaz olmayacak,

Alıp verdiğim her nefesimden büyük mutluluk duyuyorum, coşkuyla kendi işimi yapıyorum, diye ekliyor;

“ALLAH KİMSEYİ SEVMEDİĞİ İŞTE ÇALIŞMAK ZORUNDA BIRAKMASIN” 

Sözünü gün be gün yaşayarak, deneyerek gördüm; ama şimdi kendi işimle çok mutlu biçimde varlığımı sürdürüyorum; yarınlarıma umutla bakıyorum… 

İyi ki bu dünyaya gelmişim, iyi ki bu kültürde, bu çağda, bu ailede yaşıyorum…

Yaşamına tanık olduğum başka bir örnek ise şöyle;

Adana da 1980’li 90’ hatta 2000’ li yılların ilk yarasına kadar bir kamu kurumunun tepesine yükselerek kurumda iki numaralı yetkili olmayı başaran, çok yakından tanıdığım, saygı duyduğum, makamına her gittiğimde sevgi ve hürmetle karşılayan, ilettiğim bütün sorunlarımı çözen sevdiğim bürokrat ağabeyle bir gün ana caddede karşılaştık… 

Benim önümden hızla yürüyüp geçip gitti sandım; kafamı gittiği yöne çevirdiğimde o da beni görmüş olmalı ki, 50-60 adım gittikten sonra hızla dönüp coşkuyla yaklaştı ve sevgiyle saygıyla sarıldık, hal hatır sorduk; bir süre geçmişten sohbet ettikten sonra ayrılırken bana şöyle dedi;

-Abdulkadir kardeşim biliyor musun ben o kurumda iki numaralı insandım… 30 yıl ya da daha da uzun çalıştım… 

Ama o kuruma her sabah ayaklarım geri gidiyordu, boğazımı da birileri sürekli sıkıyordu, nefesim daralıyordu, canım sıkılıyordu, moralim bozuluyordu, hayatım zindan olmuştu, yaşamaktan asla zevk almaz olmuştum ama çalışmak zorundaydım, “SEVMEDİĞİM İŞİMDE ÇALIŞARAK DÜNYANIN EN MUTSUZ İNSANIYDIM, EMEKLİ OLDUM KURTULDUM” ama başka çarem yoktu… 

Sen akıllı insansın bunları bilmeni istedim, insanın makamının yüksek olması değil, yaptığı işinden zevk alması, mutlu olması gerekir can dostum… 

Şimdi artık özgürüm, dünyaya sanki yeni gelmiş gibi hayatımın her anından zevk alıyorum, çok da mutluyum,

Yine hayat hikâyesine tanıklık ettiğim başka bir kişi de özel sohbetimizde şöyle demişti;

-ALLAH KİMSEYİ YARIN NE YAPACAĞIM DEDİRTMESİN; İŞSİZ BIRAKMASIN…

Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi şunları söylemek mümkün;

Sevdiği işte çalışan insanla; çalışmayan, tembellik ederek sürüngen şeklinde yaşayan kişiler asla kıyaslanamaz…

Çalışma azmi ve isteğiyle dolu olan sevdiği işi yapan insan önce kendiyle, sonra çevresi, sonra dünyayla ömür boyunca barış içinde yaşar… 

Hayatın önüne yığdığı ne kadar olumsuzluk, engeller varsa o kişi daima olumlu düşünür, insanların ufak tefek kusurlarını görmezden gelip yok sayar… 

İletişim kurduğu her insana karşı sevgiyle yaklaşır güleç yüzlü, hoş görülü, adaletli ve de mutludur… 

Sevdiği işi aşkla yapan insanın hedefinde para pul makam şöhret yoktur… Sevdiği işi yaptığında para zaten otomatik olarak gelip avuçlarına dolar; çalışmayı seven insan ruh ve bedeniyle barışık biçimde yaşar…

Bu kişi dünyanın en huzurlu, en mutlu insanı olduğu için, çevresine de mutluluk ve huzur frekansları yayar, inanılmaz cömert ve bağışlayıcıdır… 

İletişim kurduğu herkesi, her şeyi çok sever, çok sevilir, çevresindeki insanlar onun mutlu yaşaması için her türden yardımı cömertçe sunar…

Öyle ki ömrü boyunca kimseyi kıskanmaz,  kimsenin ayağına çelme takmaz, dedikodu yaparak insanların işini bozmaz, aşağılık duygusundan kurtulmuştur, kin, nefret, intikam gibi duyguları yoktur, 

Bardağın dolu tarafını görür, gülü dikensiz sever… 

Çevresiyle tam bir uyum ve barış içinde yaşadığı için de örnek bir hayat sürer… Hem yaşarken, hem de hayata veda ettikten sonra da gönüllerde sevgiyle yaşamaya devam eder…

Sonuçta şunları söylemek olasıdır;

Her insanın hayatı sonuçta kendi eseridir; zaten mutluluk dediğiniz olayda şudur; belli yaşa gelip arkasında bıraktığı yıllara bakıp, “KEŞKE” sözü yoksa o insan mutlu yaşamıştır; ama sayısız “KEŞKE” yani pişmanlık sözü varsa o hayatı, hayatta onu anlamamıştır…

Seçim her zaman insanın kendinindir…

ABDULKADİR KAÇAR ADANA 2025

 

Kadir İnanır'ın son hali ortaya çıktı...

Afra Saraçoğlu'nun yeni partneri belli oldu! Yakışıklı oyuncuyla...

Adanalı sanatçı Yılmaz ödüle doymuyor!

Selin Yağcıoğlu'nun fotoğrafına şikayet yağdı! Instagram fotoğrafı silince sinirlendi

Fatih'i Doğukan Güngör Sofia Vergara’nın üstsüz pozunu beğenince...

Esra Ezmeci evinin kapılarını ilk kez açtı! Görenler aynı şeyi söyledi

Ebru Yaşar bu etiketle sosyal medya hesabından paylaştı!

Zeynep Tokuş'un son haline yorum yağdı...

Bakanlıktan sanatçılara 'İmamoğlu' yasağı...

Nihal Candan yeniden yoğun bakıma alındı