Henüz iş ve mesleki deneyimimiz yeterli değildi, çok gençtik. Yönetmeliğe göre üç yıllık müfettiş yardımcılığından sonra yeterlik sınavına girilmesi ve başarılı olunursa müfettişliğe geçilmesi gerekiyordu. Sabit görev denilen müdürlüklere atanabilmek için de müfettiş yardımcılığının bitmesi ve müfettiş olmak gerekiyordu. Müfettiş yardımcılarının sabit göreve gönderilmesi sadece vekaleten ve geçici olmak kaydıyla mümkündü. Asaleten müdür olmak için mutlaka 3 yıllık müfettiş yardımcılığını geride bırakmış olmak gerekiyordu. Biz henüz bir yıllık, deneyimsiz bir müfettiş yardımcısı iken, askeri darbe olmuş ve kurumun başına bir kurmay albayı genel müdür olarak gönderdirmişlerdi. Darbe günlerinde, bir gün Teftiş Kurulu Başkanı (rahmetli Vural Altan Bey) bizi çağırarak, bazı müfettiş yardımcılarının kooperatiflere asaleten müdür olarak atandıklarını, Teftiş Kurulu ile ilişkinin kesildiğini ve hemen göreve başlamaları gerektiğini söyledi. Ben de bu şekilde Çukobirlik’in Elazığ Kooperatifi’ne 21 yaşında müdür olarak atanmıştım. Bütün kurumlarda Teftiş Kurulları önemli ve itibarlı yer olduğu için, bu atamadan hiç hoşlanmadık. Geçici ve vekaleten olsaydı bizim için yeni bir deneyim ve değişiklik olurdu, ama durum öyle değildi.
Asaleten atanmak demek, artık Teftiş Kurulu’na dönemeyeceğiz anlamına geliyordu. Teftiş Kurulu Başkanı’na bu atamanın yönetmeliğe uygun olmadığını, bizim asaleten atanabilmemiz için 3 yıllık süreden sonra müfettişlik sınavında başarılı olmamız halinde ancak atanabileceğimizi söyledik. Ama Bizim Başkan zaten bu mevzuatı bilen biriydi. Durumu Genel Müdür olan Kurmay Albay’a anlattığını, ama sayın Kurmay Albay’ın “mevzuatı boşverin, ben yaptım oldu” dediğini bize anlattı. Kabullenmekten başka çaremiz yoktu. Mecburen gittik ve darbeden 7 veya 8 yıl sonra Teftiş Kurulu’na çok zorlukla dönebildik. Bizimle birlikte müfettiş muavini olan arkadaşlarımız çoktan müfettiş olmuşlardı ve biz onlardan 8 sene sonra yeniden 3 yıllık müfettiş yardımcılığı süresini tamamlayıp, müfettiş olabildik. İşte darbe dönemi hukuku böyle bir şey. Emir, mevzuattan güçlü olunca, uygulamaya mevzuat değil, emirler yön veriyor. Bu tip uygulamalar totaliter ve otoriter dönem uygulamalarıdır. Ve bunun çok fazla örneği vardır.
Bu konuda komşumuz Suriye’den bir örnek vermek istiyorum. Askeri darbe yaparak 1970 yılında Suriye yönetimini ele geçiren Hafız Esat, yerine oğlu Basil’i hazırlıyordu, ancak Basil bir trafik kazasında öldü. Bu defa İngiltere’de tıp alanında uzmanlık eğitimi gören Beşar Esad’ı hazırlamaya başladılar. Hafız, 2000 yılında ölünce, Suriye’deki dikta yönetimi Anayasa’da bir değişiklik yaparak, Cumhurbaşkanı olabilmek için 40 yaş şartını 34’e indirdi! Neden mi? Çünkü Beşar Esat o zaman henüz 34 yaşındaydı! Kişiye özel anayasa değişikliğiyle mevzuat engeli aşılmıştı! Bu şekilde Cumhurbaşkanlığına aday olma şartına kavuşan Beşar’ı Suriye halkı % 97,27 oy oranı ile Cumhurbaşkanı “seçti!” Diktatörlüklerde halk diktatörleri çok “sevdiği” için mutlaka % 90’ın üstünde bir oranla “seçerler!” Aşağısı kurtarmaz!
Şimdi de bizim ülkemizden ve daha yakın tarihten bir başka örnek vereceğim. Yıl 2018. Mevzuata göre rektör atanabilmek için en az 3 yıllık profesör olmak gerekmektedir. 9 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bir kanun hükmünde kararname ile 3 yıllık profesörlük şartı kaldırıldı. Bundan 5 gün sonra İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Rektörlüğü’ne henüz 1 yıllık profesör olan Prof. Nuri Aydın siminde biri atandı. Ertesi gün Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “rektör olabilmek için 3 yıl profesör olmak” şartı yeniden getirildi. Aynı yol, şu anda Millî Eğitim Bakanı olan Yusuf Tekin için de yapıldı. Yusuf Tekin, henüz 1 aylık profesörken, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 3 yıllık şart kaldırıldı ve Yusuf Tekin Hacı Bayram Üniversitesi’ne rektör yapıldı. (Bu atamalarla ilgili olarak geniş bilgi ve Resmi Gazetelerin, Kararnamelerin tarih ve sayısı için Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler’in “Türkiye Nereye Gidiyor?” başlıklı Ekin Yayınları, Bursa 2020 künyeli kitaba bakılabilir.)
Diyeceksiniz ki, bizdeki bu rektör atamaları darbe döneminde olmadı! Evet, ben de tam onu söylemeye çalışıyorum; darbe dönemi uygulamaları bu şekilde normal döneme de bulaştırılmış oldu. Darbe dönemi uygulamasını normal döneme taşırsanız, normal dönemin de darbe dönemine benzediğini söylemek mümkün hale gelir. Hukuk devletinde güçlü olan kurum ve kurallardır. Aşiret ya da krallıkta ise güçlü olan aşiret reisi ya da kraldır. Biz kraldan değil, kuraldan yana olursak ancak hukuk devleti olabiliriz.